Porsuk Köyü SİVAS
  KURBAN MAKALE 2011
 
  KURBAN-MAKALE 2011
 
KURBANIMIZ, NAMAZLARIMIZ, HAYATIMIZ VE ÖLÜMÜMÜZ ALLAH İÇİN Mİ

Mehmet EMİN AKIN
Kurban kelimesi, Arapça “kurban”  “karube” fiilinin masdarıdır, (fu’lân veznindedir) anlamı yaklaşmaktır, tıpkı ”subhan” kelimesi gibi.Bu da Allah’ın bizden istediği bir iabdetle kendisine yakınlık istemek ve yakın olmaktır. Demek ki “kurban” kelimesi hem kendisiyle Allah’a yaklaşılan şey, hem de yaklaşma niyetinin bizzat kendisi oluyor.

 aklaşmak ancak Allah’a ibadet için bir vesilesiyledir. Bu vesile de şerî olan bir vesile olmalıdır. İslam’da ibadetler; kalbî, lafzî, bedenî ve malîdir. Hac, zekat ve kurban mali olan ibadetlerdendir. Bundan gaye de; Allah’ı  ta’zim etmek ve katındaki ecri ve sevabı umarak mağfiretine ve rızasına nail olmaktır.

İbadetlerin tamamının ilk şartı “İslam”dır. İslam ise; Allah’ı halis bir tevhidle Allah’ı tevhid eylemek ve O’na emrinde ve nehyinde hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Allah’a ortak koşmamanın bir çok cahili şekilleri olduğu gibi, günümüzde de modern şirkin birçok türü bulunmaktadır.

İnsanlardan bazıları; bugün bazı ibadetleri kendi istedikleri tarzda ve istedikleri kadar yapmak gibi bir hakkı kendilerinde görmekteler. Buna misal olarak,”namaz”ı verebiliriz.  Allah, kitabında “salat”ı (namazı) günde beş vakit olarak bütün mümin kullarına farz kıldığını bildirdi.

Namaz, “kelime-i şehadet”le İslam’a giren akil baliğ insana ölünceye ve akıl sağlığı yerinde oluncaya kadar farzdır. Bir insan “kelime-i şehadet”i getirmediği halde Namaz kılsa, oruç tutsa ve hacca gitse, bu ibadetlerin kiç birisi ondan kabul edilmez. Zira o, İslamın ilk rüknü olan “tevhidi” kabul etmeden bu ibadetleri yerine getirmiştir. Zahirde böyle bir insanın hali ulemaca setrdir. Ancak böyle bir insanı adil iki Müslüman; tevhidi ikrar etmediğini ve Allah’ı tevhid etmeyen bir akideye sahip olduğuna dair şahidlik etseler bu kimse bu sebeple muhakeme edilir. Eğer bu şahidliği reddedip  Müslüman olduğunu ve tevhidi de ilan ederse, hakkında cezaî bir uygulamada bulunulmaz.

Ancak bugün bunun tam tersi, namaz kılmadığı halde, kelime-i şehadeti bir kez veya birkaç kez getirmiş olmasına rağmen, namaz gibi, zekat gibi, Allah’ın Dininin iki rüknünü terketmesine ve Allah’ın haram ve şirk olarak kitabında ve Rasulü’nün (sallalahu aleyhi ve sellem) diliyle beyan buyurduğu sözleri, amelleri ve akideleri taşıyanların kurban kestiklerine şahid olmaktayız.

Müslümanların; akrabaları olsun veya olmasın Allah’ın Dinde kardeşliğimizi kendisine bağladığı şartları hiçe sayanlarla kurban kesmeleri; tevhid akidesinin ihyası ve ilminin Müslümanlar arasında yayılmasını ve ancak Müminlerin birbirlerinin velileri olduğu akidesine zarar vermektedir.. Akrabalık hatırına veya toplumda kınanma korkusu sebebiyle namazı terkeden ve İslam’a karşı savaşan veya İslamın gerilemesi ve aşağılanmasına çalışan zümrelerle işbirliği yapan ya da siyasi olarak onları destekleyenlerle “udhiye” kesmeye mecbur kılan şey; tevhidin izzetini anlayamamak ve bu izzetin lezzetine erememektir.

“Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridir. Ma’rufu emrederler, münker[in işlenmesin]den alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Allah'a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte Allah , onlara merhamet edecektir. Gereçekten Allah Aziz’dir Hakîm’dir.”

Tevbe:71)

Allah müşriklerle kardeş olmamamızın şartları ve hududunu bakın nasıl belirliyor:

“Ve eğer onlar; tevbe eder, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, işte – o zaman- onlar Din’de kardeşlerinizdir. Bilen bir kavme âyetleri işte böyle ayrıntılı olarak açıklarız.”

(Tevbe: 11)

 Müşriklerin bizimle Din’de kardeş olmanın şarları arasında şirkten “tevbe”yi “namazı ikame”yi ve “zekatı” vermeyi emreden Allah Azze ve Celle nasıl olur da; biz Müslüman olduk, islama girdik dedikten sonra bizi kardeş kılan şeyden müşrikleri muaf tutmadığı halde, bizi muaf tutar mı?   Allah, sahabeyle iman kardeşi olmanın şartlarını zikrederken; namazı zikredecek, bizlere gelince bizim namazsız İslamımıza ve namazsız kardeşliğimizi ve birlikte kurban kesmemezi kabul edecek? Namaz kılmadan oruç tutanlar ve kurban kesenler -Allah cümlesine hidayet versin- namazsız bir İslamdan söz ediyorlar ve Allah’ın dinini tahrif edip hafife alıyorlar. Bir kimse, Kur’an’dan bir ayeti inkar etse veya  kabul etmese, ya da namazda bu ayet geldiğinde onu atlayıp diğerini okumayı adet edinmiş olsa buna ne denir? Kur’an’dan bir ayeti çıkaran insanla, İslamdan bir ibadeti çıkaran insanın arasında ne gibi benzerlikler vardır?

“Namazı dosdoğru kılın ve  zekatı verin ve Rasüle itaat edin ki size merhamet edilsin.”

(Nur:56)

Bu ayette “namaz” merhamet edilmenin şartları aasında zikredildi mi zikredilmedi mi? Bu ayetten namazı çıkarın  ve öylce okuyun; bu durumda ne yapmış olursunuz? Ayeti inkâr ya da gizleme.  Hakeza bu ayeti zekatı çıkararak okusak yine aynı  şeyi yapmış oluruz. Namaz kılmamakla bu ayetten namaz kelimesini silmenin birbirinden farkı nedir?

"Haram aylar çıkınca müş­rikleri nerede bulursanız orada öldürün, onları yakalayıp esir alın, bütün gözetleme yer­lerinde onların yollarını kesin. Eğer tevbe edip namazı kılalar ve  zekâtı verirlerse, on­ları serbest bırakın. gerçekten Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir."

 (Tevbe, 5)

Abdest almaktan, ihtiyaç gidermeye ve yolda yürüme adabına ve oturup kalkmaya kadar, insandan topluma ve toplumdan devlete kadar insanların bütün amellerini tanzim eden ve bununla ilgili kaideler; emir ve yasaklar, irşad ve hidayet getirmiş olan İslam’ın , kurban gibi bir ibadet hakkında akidevî ve fıkhî kaidler koymaması düşünülemez. Zira kurban herhangi bir gelenek değil, İbrahim’in (aleyhiselam) sünneti ve Allah’ın insana tekrimi ve Allah için vicdanen ve ruhen imtihanın ve Allah için verdiği rızıktan infakın ve tasaddukun ve bedel ödemenin bir şiarıdır.

Kurban; aslında Allah’a canını vermenin bir hayvanın kanının akıtılmasında müşahade edilmesidir. Müslüman o hayvanı keserken; belli bir edeb ve usul üzere kesmek zorundadır. Bir hayvanın Allah’a adanması aslında hepimizin şahsında İsmail’in adanışını yaşamak ve bunu en canlı bir biçimde görmektir. Onun için hayvanların kanı akıltılrken, Allah’a adanarak ve üzerine Allah’ın adı zikredilerek kesilebilir.

 

“Biz, her ümmete -(kurbanlık olacak ) hayvanlardan kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine,Allah'ın adını anmalarını ibadet kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız ona teslim olun. Gönülden iman edenleri müjdele!”

(Hac:34)

Müşrikler ve diğer kafir kavimler, Allah’tan gayrısı için Allah’ın yarattığı hayvanı keserler. Müslümanlar da ,Allah’ı tevhid etmek ve tazimin ancak O’na tahsis edilmesi için kurban keserler. Biz buna “udhiye” diyoruz. Eğer Hacda isek buna “hedy” diyoruz.

Bunun dışında tesmiye “besmele” bilinerek ve kasden terkedildiği zaman,  o kesilen hayvan kurban olmaktan çıkar. Çünkü aslında kurban olan o hayvan değildir. Bizim fiilimizdir. Kurban, o halde hayvan kesme fiilinin bizzat kendisidir. Fakat bu amel, sadece kan akıtmaktan ibaret olmaktan öte, Allah’ı tevhid ederek ve O’nun için bu fedakârlıkta bulunduğumuzu ilan etmektir.

Kurban; aynı zamanda şeytandan ve onun velilerinden ve onun  sevdiklerinden beraatimizi açıklamaktır. Kurban aynı zamanda, Adem’in mazlum oğlunun çektiği acıyı;  Allah’ için kurban edilen her hayvanda canlı olarak yaşamak ve Adem’in katil olan oğlu gibi değil de, İbrahim gibi olduğumuzu ve bu kanın akıtılmasında, bir “katil” gibi değil de bir “muvahhid mümin ve müslim” olarak Allah’a halis bir niyetle yaklaşmaktır. Bunun içindir ki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “udhiye”yi keseceğimiz zaman ona merhametle yaklaşmayı ve onu kesecek aleti çok iyi keskinleştirerek ona en az acıyı çektirmeyi bizden istemiştir. Neden acaba? İnsanoğlunun nazarında en acı verici bir fiili gerçekleştirdiğimiz için. Düşünün ki, insan insanı  kurban olarak kesseydi ne olurdu? İnsanlar nasıl bir ruh hali içinde olurlardı? İşte kurban kesme bu özgürlüğüve Allah’ın bize bahşettiği hayat nimetini değerini anlamaktır.

Şimdi namaz kılmadığı ve tesettüre riayet etmediği halde “udhiye” kesenleri nereye oturtacağız? Rasulullah (salllahu aleyhi ve sellem) zamanında namazı terkettiği halde kurban kesen,  cahiliyye kadınları gibi, müteberrice (süslenerek sokaklara çıkmak) olduğu halde, kurban kesen ve müşriklerin sahip oldukları inanç gibi inançalara sahip olan kimselerin; ne kadar kelime-i şehadette bulunduklarını bilmememize ve bu insanların, tevhid kelimesinden sonra, İslamın en büyük rüknü ve en azim ve yüce ibadeti olan namazı terketmelerine rağmen, ne diye kurbanlık  hayvan kestiklerini söyleyebilir miyiz?

 Hiçbir Müslümanın: kelime-i şehadet getirdikten sonra, namazları terketme veya sadece Cuma namazlarıyla “bayram “namazları kılmak ve sonra da kurban kesmek gibi bir hakkı ve seceneği olamaz. Bu seçenek ve bu hakk; Allah’ın seçeneği ve Alllah’ın kullarına tanıdığı bir hak değildir. Üstelik şirke denk ve şirkten sonra en büyük günahlardandır.Üstelik Kur’an’da namazı terkedenlerin “sakar cehennemi”nde olacakları haber verilmektedir.

 “..Sizi sakar cehennemine koyan nedir dediler? Onlar da dedileri ki: "Biz namaz kılanlardan olmamıştık.."

(Mudessir:42,43)

Rasulullah (salllahu aleyhi ve sellem) ise namazı terkedenlerin bir rivayyette kafir ve müşrik ve bir rivayette de hem kafir ve hem de müşrük olduklarını söylemiştir.(Buhari,Müslim)

Diyelim ki, namazı terkedenler; Kur’an’da insanı küfre sokan, kafirlerin ve müşriklerin dinlerine özgü  hiçbir düşünce ve ameli işlemiyorlar; peki bu insanların günde “beş vakit ve beş kez” namaz kılmamalarını ne ile izah edeceğiz? Tembellikle mi? Tembebllik Kur’an’da namazla ilgili olarak zikredildğinde münafıkların bir alameti olarak zikredilir.

 “İnfakların kabul edilmesine, yalnızca, Allah'ı ve Rasûlünü inkar etmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve ancak gönülsüzce infak etmeleri engel olmuştur.”

(Tevbe:54 )

 Namaz gibi kolay, güzel ve hiçbir zararı ve de su harcamaktan öte bir masrafı olmayan bir ibadeti terkedip kurban gibi zor ve maliyeti gayet yüksek olan bir ibadeti, namazı terketmeye ve tesettürü reddetmey ve terketmeye  ve belki de Allah’ın Kur’an’da beyan buyurdğu hükümleri; laiklik, demokrasi, Cumhuriyetçilik, liberalizm ve insanın mutlak özgürlüğü adına Allah’ın şeriatnı küçümsemeye rağmen, Allah’a bu kadar sırtını dönmüş olan insanlar, acaba Allah’tan bu kadar yüz çevirdikleri halde, Allah’ın onların yüzlerine rahmetle bakacağını ve kestikleri hayvanları kesme amelini, tevhidi bir ibadet olarak kabul edeceğini mi düşünüyorlar.

 Üç kez Cuma namazına  gitmemeyi münafıklık alametinlerinden sayan ve bunun için Cuma namazlarını kaçırmamaya gayet özen gösteren ve Bayram namazlarını iple çekercesine bekleyenler, acaba kendilerine bir kez oturup sormuşlar mıdır? Niçin sadece Cuma ve Bayram Namazı ve beş vakitleri terketmeye rağmen niçin kurban kesme?

 Değil beş vakitleri terketmek,Allah’ın Rasulünün (salllahu aleyhi ve sellem) hayatında o Mescidde namaz kıldırırken bile gelmemezlik edenler nifakla nitelendiriliyordu. Şimdi bir ömür boyu namazlarını terkeden milyonlarca insaın, Allah’ın ayetlerine açık muhalefetlerine rağmen, Bayram günü milyonlarca hayvan kesecekler.

Allah’ın Rasulü’nün(salllahu aleyhi ve sellem) emirlerine bile muhalefet etmek; küfr ve şirk olarak adlandırılıyor.. Sadece namazı terketmek değil. Ki bu muhalefet de,   “fitne” ve “azab” oalcaktır. Peki, “beş vakit namazları” terkettikleri halde,  bu “fitne “içinde olan insanlar “fitne ehli” hakkında Kur’an’da neler söylendiğini biliyorlar mı? Ne yazık ki, bu insanlar; Tevhdin ve söyledikleri kelime-i şehadetin ne anlama geldiğini ve onun fıkhı  ve içerdiği anlamlar üzerinde bir ömür akıllarını yormadan , Allah’ı ve dinini unutmuş olarak yaşamaya devam ediyorlar.

Kurban ve Ramazan Bayramları gelip geçiyor; fakat, Müslümanlar da laiklerin ve şamanistlerin yoluna uyarak bayramları gayr-i İslamî eğlencelere ve raks festivallerine çevirerek bu ibadet hakkında insanları yanıltıp aldatıyorlar. Ne yazık ki, onlar da bu dalalet içinde yerlerini almaktalar ve kimseye hakkı ve hakikatı açıklamamaktalar.

 Birilerinin artık çıkıp Şöyle haykırması gerekmiyor mu?

 “Ey insanlar sizin tevhid üzere olmadan ve namazı terkederek kestiğiniz bu hayvanların hepsi et hayvanı olmakta, bunların hiçbirisi Allah için kesilen birer kurban olmamaktadır; zira sizler namazı terkediyor ve Allah’ın dininin kesin emirlerini  iradenizle veya başkalarının hatırı için ya da sizi canınızdan etmeyecek korkular yüzünden terkediyorsunuz! Bunun için kurbanlarınız sizi Allah’a yaklaştırmaktan ziyade, sizi Allah’tan uzaklaştırmaktadır.

Bazılarına; sizin kurbanlarınız; Allah’ın emirlerine koştuğunuz şirk ve Onun dininin dışındaki rejimleri ve sistemleri kendinize hüküm ve din edinmeniz sebebiyle Allah Azze ve Celle kurbanlarınızı kabul etmeyecektir. Boşuna milyonlarca hayvanı katledip telef ediyorsunuz!

Mahkemelerde Müslümanları, Allah’ın dini için çalışmaktan ve Allah’a davetten ötürü cezalandıranlar, acaba kurban kesmekle hükümlerini terkettikleri Allah’a nasıl yaklaşmış olacaklar?

Garib bir sosyolojik vakadır; insanların çok büyük bir kesimi Müslüman olduklarını söyledikleri halde, dinlerinin en yüce ve en güzel ve en faziletli ibadeti olan namazı terkediyorlar. Sonra da namaz kılanların birkaç mislini teşkil edecek bir sayıda kurban kesiyorlar.

 Rejim, kurban kesmeye karşı çıkmamasına, devlet dairelerinde kadınların örtülü olarak çalışmasına ve ilköğretimden itibaren baliğa olan Müslüman kızların örtünmelerine karşı çıkmasına rağmen, kurban konusunda suskunluğunu koruyor.

Neden acaba? Bunun birkaç sebebi olabilir: Kurban’ın namaz ve tesettürle ilgisinin olmaması, dinin daha yoğun ve daha sürekli olan ibadetlerinin insanları kurban kesme işleminden daha çok İslama yaklaştıracağının ve sistemi gerileteceğinin bilinmesi.

Zira askerde namaza müdahale edilirken, orduda görev yapan binlerce insanın da kurban kesme işlemine, asker neden bir yaptırım uygulanmıyor diye düşünmemiz gerekiyor?

 Bu denge; çok iyi düşünülmüş ve üzerinde derinden derine kafa yorulmuş bir siyasetin sonucudur. Kurban ve Ramazan bayramları   sadece yasalarla bayram günleri kılınmış değildir. Bu mesele yasalardan da daha derin bir meseledir; İslamı durdurma, engel olma, ve dini dönüştürme srtatejisi. O da; dini ibadteleri birbirinden ayırmak, bu ibadetleri devlet dairelerinde zorlaştırmak ve bunun karşılığında Müslümanları susturmak için onlara yılda iki bayram izni ve tatil vermek.

Akideleri zayıf ve Kur’an’ın ilminden mahruım bırakılmış halkın çoğunluğu ise, kendilerine devlet karşsında engel çıkaracak ibadetleri terkederek kolay olanı ve devletin resmi olarak kabul ettiği günlerde izin verilmiş olan ibadeti yaparak diğer taraftan terkettiği çok önemli ibadetlerin yerine bunu koymaya çalışıyor.

 Burada halk ile devlet arasına derin ve ilan edilmemiş olan bir anlaşma gündeme girmektedir; o da herkes bir diğerinin hassas meselelerine değinmeyecek. Ancak devlet kurbana gösterdiği saygıyı ya da müsamahayı; her nedernse, özne insan olunca onun yüklenecekleri açısındn bir çok İslamî ibadete ve sünnete müsaade etmiyor. Yani İslamı dışlıyor ve bize; “benim izin verdiğim kadar Müslüman  olabilirsiniz” diyor.

 Halk nezdinde bu tehdit kabul gördüğünden, Türkiye’de en çok yerine getirilen dini amel;kurban ve en az yerine getirilen amel ve ibadet ise namazdır. Çünkü namaz kötlüklerden alıkoykmaktadır. Kurban insanları kötlüklerden alıkoymamaktadır. İyilik yapma duygularını okşayarak vicdanları tahrik edip hümanizme katkıda bulunmaktadır. Ola olsa çok kısa ve geçici bir sürede; insanlar üzerinde psiklojik bir etki bırakmakta ve sonra da etksi yok olup gitmektedir. Adeta bir Hıdrellez gibi, bir festival gibi, eş dostun birbirini görmesine ve tatil yapmasına yaradığı içndir ki, bu münasebetlerde kurban kesmek ve et yemek zevkli bir eğlenceye dönüşmüş oluyor.

Namazı terkeden bir toplum; Takvadan uzak bir toplumdur. Namaz Dinin en önemli ibadet ve İslamın ikinci farzıdır. İslam toplumunu tevhidden sonra bir araya getiren en güçlü sağlam ve imanî potansiyeli en yüksel ibadet cihaddan önce namazdır.

Bu ibadeti terkedenler, Kur’an’da muttakilerden zikredilmez. Muttakiler namazlarını tevhid üzere kılanlar ve kafirleri velileri edinmeyenlerdir. Yine Kur’an’da namaz kılmaynların Müslüman olduklarına ve onların cennete gireceklerine dair tek bir ayet zikredilmez.

Adem’in zalim oğlı mazlum oğlunu öldüreceğinde haklı olan kardeş, kardeşine birer kurban kesmeyi önerir. Allah mazlum ve takva sahibi olan kardeşin kurbanını kabul ederken diğerinkini ise kabul etmez.

“Onlara, Adem'in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat: İkisi birer kurban sunmuşlar, birinin ki kabul edilmiş, diğerinin ki kabul edilmemeişti. Kabul edilmeyen, "And olsun ki seni öldüreceğim" deyince, kardeşi: "Allah ancak muttakilerden kabul eder" demişti.”

( Maide:27)

Hac suresinde kurbaların kabul edilmesinin en önemli vesilesi ve hikmeti olarak “takva” gösterilmektedir.

“O kurbanlıkların ne etleri ve ne de kanları Allah’a ulaşacaktır; fakat  sizden olan takva O’na ulaşacaktır.”

 ( Hac:37)

Kur’an ve namazın kendisini hidayete erdirdiği kimseler Allah’tan korkanlar ve ibadetlerini, sadece O’u tevhid etmek ve Onun emirlerini uygulamak niyetiyle kılarlar. İbadetlerini Allah’n Dininin ikamesi için  eda etmeyen ve Allah’ın razı olmadığı hükümleri kabul ettiği halde, Allah’a kurban adayanın kurbanı İslamî ve tevhidî bir kurban değildir. Ya et kurbanıdır ya da şirk kurbanı.

Kurban kestikleri halde, Müslüman olduğunu söyleyip de namazlarını terkedenlerin düşünmeleri gerekiyor; yeter artık Allah’a sırt döndüğümüz ve nefislerimize zulmedip nefislerimizi ateşe attığımız diye tevbe etme zamanları geldi de geçiyor da. Kur’an’ın namazın ve tevin hidayetine erdirmediği insan, acaba “kelime-i tevhid”in hidayetii üzere midir ki kurban kesiyor?

“Kitap işte bu [Kur’an’dır]dur.Onda asla kuşkuya yer yoktur. Muttakiler için hüdadır”

(Bakara:2)

Öyleyse, onda emredilen namaz da hüdadır, kurban kesme de,  tesettür ve hicab emri de…Faizi terketme ve haramların cümlesinden uzaklaşmakta Kur’an’ın hüdasındandır insanı Allah’a yaklaştırmadır.

 Kur’an’dan ve namazdan uzak  kalmış olan gafil insanlar acaba kurban kesmekle bunların hangisini yerine getirmiş oluyorlar? Acaba kurbanı kendi benliklerine daha yakın olmak için mi kesiyorlar, yoksa Kur’an’ın onları hidayete erdirmesinden ötürü “şükr” olarak ve Allah’ı ta’zim için mi kesiyorlar?

Müslümanlara teklifim:

Afganistanda Müslümanlar ölüm kalım savaşı vermekteler. Bu kardeşlerimizin eğer gözümüzde insan ve Müslüman kardeşlerimizi olarak bir değerleri değeri varsa onları da ve diğer Müslüman kardeşlerimizi de (Çeçenistan, Irak, Filistin, Keşmir ve Somali vb.) yerlerde dünyanın zalim güçleri tarafından ateş çemeberinde kıvranan kardeşlerimize kurbanlarımızı göndemek daha hayırlı olacaktır.

Müslümanların kanları akıtılırken ve onların ülkeleri, dinleri ve ırzları tehlike altındayken, bizler nefislerimize kurban infakında bulunamayız. Zira kardelşerimiz NATO ordularının zalim silahlarıyla katledirlirken ve açlıktan ot ve ölü hayvan yerlerken ve onların çocukları doğru dürüst beslenemezken ve kadınları doğru dürüst bir sabun bulup yıkanamazken ve yeni bir elbise nedir bilmezken bizim her Bayramda kendimize ve çocuklarımıza kesenin ağızını cömertçe açarak israfta bulunmamız haramdır ve Ümmet-i Muhammed’in (sallalahu aleyhi ve sellem) hakkı olanı gasbetmektir.

Gelin kurban paralarımızın tamamını mazlum Müslümanlara gönderelim ve yeni Endelüs’lerin yaşanmasına izin vermeyelim. Onlar orada bizim adımıza ve bizim izzetimiz için savaşıyorlar.

Sesime bir yankı bulabilecek miyim.

Afganistan, Çeçenistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya, Filisitn, Somali ve Keşmir  ve Moro’daki kardeşlerimize namazlarımızda DUA ediyor muyuz? Gece yastığımıza başımız koyarken, Müslümanlar için elimizden geleni yapmanın huzuru içinde öbür sabahı bekliyor muyuz?

VAN derpremzedelerini de unutmayalım!  Kardeşlerimiz kendilerine uzatılacak sıcak bir el ve dostça bir tebessüm bekliyorlar. Tüm münafıklar istemese de!

GERÇEK BAYRAMLARIMIZA KAVUŞMAK VE ZALİMLERİN ZULMÜNDEN VE TAVAĞİTİN TUĞYANINDAN ÖZGÜRLEŞMEK İÇİN BURUK BAYRAMLARINIZI MÜBAREK OLSUN KARDEŞLER...

Allah’ım ben gücüm dahilinde tebliğ ettim. Sen şahid ol..

- Dostluğu, sevgiyi ve geleceği... Aşımızı, ekmeğimizi, soframızı... Hüznümüzü, acımızı, yalnızlığımızı paylaştığımız; birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik ve dostluğumuzu en sıcak şekilde hissedeceğimiz mübarek Kurban Bayramınızı tebrik eder, mutluluklar dilerim


 

 
 
  Bugün 4 ziyaretçi (31 klik) kişi burdaydı!  
 
  Bugün 2 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol