|
HABER VAKTİM 04.02.2010
ÜSAME KARAKIŞ'IN RÖPORTAJI
Beni istemeyenler nöbette içiyorlardı.
Sakalı yüzünden kamudaki görevinden ayrılmak zorunda kalan Opr. Dr. Salih Selman'ın hayatı ilginçliklerle dolu. Saint-Joseph Fransız Lisesi mezunu olan Salih Selman, asker bir babanın evladı. 20'li yaşlara kadar Fransız Lisesi'nde papazların içinde yetişen Selman, bir gün ilahiyat profesörü Hayrettin Karaman'dan etkilenerek hidayete ermiş. Selman, bundan sonra kamudaki görevi sırasında binbir türlü zorluklar yaşadığını söyledi.
Geçmişi ‘kitap' konusu olabilecek kadar enteresan olan Genel Cerrah Opr. Dr. Salih Selman'ın hayatı, İstanbul Fenerbahçe'de başlıyor. Babası Albay olan Salih Selman, annesi tarafından Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi'ne yazdırılıyor. Okul yılları papazların arasında geçen Dr. Selman, 20'li yaşlara kadar arayış içerisinde geçirdiği hayatını ilahiyat profesörü Hayrettin Karaman'ın bir sohbetini dinlerken değiştiriyor. Geçmişe bir sünger çeken Selman, önce Çapa Tıp'ta, daha sonra Haseki Hastanesi'nde yıllarca çalışıyor. Peygamber Efendimiz'in sünneti olduğu için sakal bırakıp şalvar giyen Salih Selman, kendisi ve doktor olan eşinin giyiminden dolayı hastanelerden uzaklaştırılıyor. Selman, kendisini hayır işlerine adayarak, Deniz Feneri ve Yeryüzü Doktorları'na üye olmuş. Yurtdışında birçok ülkede hastalara deva olmaya çalışmış. Şu anda Fatih'teki özel muayenehanesinde görevine devam eden Selman, 40'ından sonra ilahiyat fakültesine girerek ilahiyat doktorasını almış ve aynı zamanda bu yaşında hafızlığını da tamamlamış. Şimdi hem cerrahlık yapıyor, hem de tefsir dersleri veriyor. Opr. Dr. Salih Selman'la hayatını, ameliyat masasında yaşadığı ilginç olayları konuştuk...
“ANNEM İTALYA'DAN ARAR YILBAŞI KUTLAMASINA ÇAĞIRIR”
Öncelikle sizi bir tanıyabilir miyiz?
1961, İstanbul Fenerbahçe doğumluyum. Babam Topçu Kurmay Albay'dı. Hayatım 31 yaşına kadar Fenerbahçe'de geçti. Babam askerî görevliyken hiçbir zaman askeriyeye sokmazdı bizi. ‘Devletin hakkı' geçer diye, faydalandırmazdı yani. Lojmanda bile oturmadı. Babam Cemal Selman, o zamanlar harp akademileri komutanıydı. Bir defasında babam, ‘Benim generallik zamanım geldi ama olamam' dedi anneme. Annem de, ‘Neden' diye sordu. Babam, ‘Generallikte içkili toplantıya ve dansa götürmek şart, ben seni nasıl götüreyim öyle bir yere' demişti. Babam dindar bir insan olmasına rağmen, annem öyle değildi. Annem İtalya'dan bize telefon açar, ‘Gelin yılbaşını kutlayalım..' derdi.
“BABAM SUBAYDI”
İlkokul beşinci sınıfta okurken, Tevfik Gelenbe bir gün okula geldi. Tiyatroya oyuncu için seçim yapıyordu. Benim de taklit yapma yeteneğim vardı. Beni beğendi ve ‘Sen gel seni tiyatroda oyuncu yapalım' dedi. Ben de sevindim, hatta uzaylı birinin rolünü vermişti bana. Babama durumu anlattım. “Oğlum ben dini bilmem ama Allah hesabını soracak bize, bu meslek Allah'ın sevdiği bir meslek mi bilemem. Onu dini bilen arkadaşlarıma sorar, sana yarın bilgi veririm” dedi. Ertesi gün babam, “Tiyatroda insanlarla alay ediliyormuş, taklit yapılıyormuş, bu günahmış, ben seni böyle bir mesleğe göndermem” dedi.
Anne ve babanız yaşıyor mu?
Babam sadece oruç tutardı, onun haricinde dini bir ibadeti yoktu. Ama imanı sağlamdı, ben orta ikinci sınıftayken vefat etti. Annem de hala yaşıyor, Allah selamet versin...
“İlk ameliYatımdabayılmıştım”
Meslekte ilk zamanlarınızda zorlanıyor muydunuz?
Doktorluk gerçekten çok acayip bir meslek. İlk ameliyata girdiğimde bayılmıştım. Kendimi birden kanepede uzanıyorken buldum. Sordum arkadaşlara ‘ne oldu' diye, bayıldığımı söylediler. Çapa'da ilk olarak gece nöbetlerini tutuyor, kendimi geliştiriyordum. O zamanlar Fenerbahçe'de oturuyorduk. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Fenerbahçe, öyle bir ortam. O zaman evimizde bir tek dinî kitap vardı. O da Kur'an mealiydi. Bazı geceler sıkıldığım zaman açar o kitabı okurdum. Ama hidayet nasip olmamıştı daha o zaman...
Hayrettİn Karaman“ahlÂk” hocamızdı
Hidayetinize ne vesile oldu?
Bir defasında Hayrettin Karaman Hoca, lisede bizim ahlak dersimize gelmişti. İlk defa dinî kimlikli bir insanla tanışmıştım. Karaman Hoca'nın dersteki hali çok hoşuma giderdi. Sonradan öğrendim ki; Karaman Hoca'nın oğlu bizim sınıfta. Onun hayatını takip ettim ve sonunda dedim ki, ‘Sen bana bir yol göster', ondan sonra Elhamdülillah kendimizi bulmaya başladık...
Çapa'da kaç yıl görev yaptınız?
Çapa'da beni ilk başta istemiyorlardı. Adamların çoğu içerlerdi. Sızıp kalırlardı, bana ameliyat göstermeleri gerekirken, yalnız kalıyordum. Hatta Çapa'dan ayrılırken bir hoca, ‘Senin öğrendiğini biz öğrenemedik' dedi. Çapa'da yaklaşık 6 sene görev yaptım ve sonra ayrıldım.
Neden?..
Çapa'dan ayrılma sürecim de şöyle oldu: Bir gün Fenerbahçe'deki evimizde otururken, Kaya Çilingiroğlu evimize geldi. ‘Seni 6 ay sonra doçent yapacağız, bu kız kardeşin örtüyü çıkarsın' dedi. Evin içinde kız kardeşimi aradı, buldu ve örtüsünü çıkarması gerektiğini söyledi. Ben de, ‘Hocam, kardeşimin örtüsüyle benim doçentliğimin ne alakası var. Daha çok çalışırım, doçent olurum' dedim. O da, ‘Oğlum zaten çok çalışıyorsun ama kız kardeşinin başının açması şart' dedi. Daha sonra evimizdeki duvarlarda duaları gördü, “Seni adam zannediyordum, meğerse zayıfmışsın” dedi ve kapıyı çekip gitti. O sıra yeni evlenmiştim, biraz özelde çalıştım, sonra 1990'da Haseki Hastanesi'ne girdim.
Hocalarımızın hepsi papazdı
Saint-Joseph mezunuymuşsunuz?..
Evet, ortaokul ve liseyi annemin ısrarıyla 1972-1980 yılları arasında Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi'nde bitirdim. Hocalarımızın hepsi papazdı. Çocukları veya eğlenceleri yoktu. Ya ilim yapar, ya da bizimle uğraşırlardı. Daha sonra Çapa Tıp Fakültesi'ni kazandım. 6 sene okuyup mezun oldum. Güler Aydemir'le sınıf arkadaşlığı yaptık. Daha sonra TUS imtihanına girerek Çapa'da asistanlık ve uzman olarak görev yaptım. O zamanlar TUS (Tıp Uzmanlık Sınavı) yoktu. TUS ilk açıldığında o sınavı kazanarak Çapa'da görevime başladım.
“HASEKİ'DE 7 SENE ÇALIŞTIM”
Eşinizle tanışmanız nasıl oldu?
Eşimle tanışma hikayem de çok ilngiçtir.
Hocam maşallah sizin hayatınız baştan sona ilginç...
Bir gün ameliyata girerken, bir bayan gördüm. Kızcağız özel bir elbise diktirmiş boynu gözükmesin diye. ‘Ne gayretli maşallah' dedim kendi kendime. Sonra o hanımla evlendik işte. (Gülüşmeler) Onun da babası albaydı, benim babam gibi...
Öyle miii... Çok ilginç...
Eşimin dindar olması beni çok etkiledi. O namaz kılardı bol bol, ben onu seyrederdim. Ona özenerek namaz kılmaya başladığım zaman dizlerimi bükmekte zorlanırdım alışık olmadığım için. Eşim, evlendikten sonra mehir olarak ‘Hac' istemişti. Hacc'a gittik geldik. Ben sakallı olarak göreve başladım. Benden önce sakal yüzünden atılanlar olmuştu. İlk başta keseceğimi düşündüler ama ben kesmediğim zaman mırıldanmalar başladı. Merdiven altında bir yer verdiler. Orada çalışmalarıma devam ettim. O zaman endoskopi yapıyordum. Türkiye'de benden başka yapan yoktu. Türkiye'nin dört bir yanından hastalar geliyordu. Haseki'de sakallı ve şalvarlı olarak 7 sene boyunca çalıştım. Daha sonra çeşitli nedenlerden dolayı ayrıldım. Yeryüzü Doktorları ve Deniz Feneri'nde gönüllü doktor olarak çalıştım. Onların sayesinde birçok yabancı ülkeye gittim.
“Yahudi” hastam bile var
Hastalarınız arasında “Bu Müslüman'dır, bu değildir” diye ayrım yapar mısınız?
Asla yapmam, hatta benim Yahudi hastam bile var. Bir gün o hastama sordum; ‘Sen çok zengin bir insansın, niye bana geliyorsun. Bazen Müslüman bile yanımıza gelmekten çekiniyor.' Yahudi hastam, ‘Param var ama diğer doktorlar insanı yoluyorlar' dedi. Ben de, ‘Bu kadar işe kafa yoruyorsun, bunlar bizim Müslümanlığımızdandır, iman et, Müslüman ol' dedim. ‘Oraları karıştırma, oraları karıştırma' dedi. Bana rakı içen de geliyor, beş vakit namazında olan da...
Bizimle paylaşabileceğiniz ilginç bir anınız var mı?
Geçen Vatan Hastanesi'nden bir doktor arkadaşım ameliyat için beni çağırdı, gittim. Hastane personeli ve hasta yakınları bu halimi görünce içeri almadılar. Ameliyathaneden çıkan hemşireler gözleri yerinden fırlamış gibi bana bakıyorlardı. Onlara, ‘Neden şaşırıyorsunuz, sizin dedeleriniz de böyleydi' dedim, sonra doktor arkadaşım geldi. Ameliyata girdim. Hemşireler ellerime bakıyorlardı, ‘acaba yapabiliyor muyum' diye...
Hastalıklarda duanın gücü nedir?
Çapa'da ilk ameliyatımda solcu birisini ameliyat edecektim. O adam bana, ‘Salih, Besmelesiz sakın girme' dedi. İlk dersimi ondan almıştım. Amerikalı bir doktorun bir kitabı var. Orada yaşadığı ilginç bir olay var. Doktor, kitabında; “Almanya'da ve Müslüman bir ülkede yaptığım aynı ameliyatta farklı sonuçlar alıyordum, Müslüman kişinin ameliyatından diğerine oranla çok daha olumlu sonuçlar alıyorduk. Bunu araştırdım, Müslüman kişinin ameliyatında duanın gücü olduğunu anladım” diyor. Bunu Müslüman değil, Hıristiyan bir doktor söylüyor...
Günümüzde ruhsal mı, yoksa fiziksel olarak mı daha çok hastalanıyoruz?
Ruhsal olarak hastalıklar her gün daha çok artıyor. Fiziksel hastalıklar da ruhsal hastalıkların derinleşmesinden dolayı kaynaklanıyor. İnsanı yıkan strestir. Stresin yaptığı tahribatı bir insana dışarıdan veremezsiniz. Bazı tanıdıklarım, hastalarını sadece sohbet etmem için getiriyorlar. Maddiyattaki sorunları maneviyat kapatamayınca, vücut stresi kaldıramıyor. Geçen ambulansla hastaneye bir hasta getirdiler. Karnı tahta gibi olmuş, midesi delinmiş. Acile götürdük hemen. Ameliyattan sonra hastaya sordum, ‘Ne yedin..' diye. Adam ‘Hiçbir şey yemedim' dedi. ‘Peki, ne oldu' dedim. ‘Bugün hayatımda yapmadığım bir kavgayı yaptım, o stresle mideme bıçak saplanmış gibi oldu' dedi. Midemiz, dilden daha yumuşaktır. Besin aldığımız zaman midenin üstüne hemen bir set çekiliyor ve besinlerin öğütülmesi o şekilde sağlanıyor. Midemiz, sığır etini bile öğütüyor ama hiçbir şey olmuyor.
STRESİN ÇÖZÜMÜ KUR'AN OKUMAK
Bunu gidermek için ne yapmalıyız?..
Hastalıklarımızın kaynağı, manevi eksikliklerimiz. Bunları giderdiğimiz zaman, ne gam kalır, ne de tasa. Efendimiz'in en dikkat ettiği şey Kur'an okumak. Stresin çözümü Kur'an'dır. Çünkü Kur'an kalplere ve vücutlara şifadır. ‘Ben bittim, tükendim' diyen insanın sağlıklı yaşaması zor. Geçenlerde pankreas kanseri hastayı ameliyat ediyoruz ama ameliyat zor bir ameliyat. Böyle durumlarda devamlı zikir yaparım. Hemşire de bu halimi görünce, ‘Sen ne söylüyorsun kendi kendine' dedi. Ben de, ‘Zikir yapıyorum, Allah'tan yardım diliyorum. Niye şaşırdın ki? Diğer doktorlar ne yapıyor?' dedim. ‘Küfrediyorlar, aletleri sağa sola atıyorlar' dedi. Dur dedim, inşallah Mevla bir kapı açar. Hakikaten o hastayı kurtardık. Hemşire de, ‘Bu sistem güzelmiş' dedi.
Her iki senede bir grip salgınları yaşanıyor. Bunların sebebi nedir? Biyolojik silah mı?
Çocuklarım ateşlendiği zaman 39.5 dereceyi geçmeden hiçbir zaman ilaç vermedim. Bunun sebebi de şu; vücudumuzda her hastalığa karşı hazırda bekleyen bir tim vardır. Bu tim, hastalık geldiği zaman önce onu tanır, savaşır ve alt eder, kimi zaman da yenilir. Ama günümüzde ufak bir hastalıkta bile ilaç kullandığımız için, vücudumuzdaki timleri işlevsiz kılıyoruz ve hastalığa yenilme oranımız da otomatik olarak yükseliyor. Türkiye'de yaşanan salgınlarda o kadar insanımızın ölmesinin sebebi de budur...
BİZ DOKTORLAR SADECE ARACIYIZ ŞİFA ALLAH'TAN
Allah'ın ‘Eş-Şafi' sıfatıyla doktorun yaptığı tedavi arasındaki fark nedir?
Bir gün Hz. Musa'nın karnı ağrıyormuş, Rabbine sormuş, “Ey Allah'ım karnım çok ağrıyor, ne yapayım” diye. Allah ta Hz. Musa'ya, “Şu otu iç, iyi gelir” demiş. Hz. Musa da hemen otu içmiş ve iyileşmiş. Aradan bir müddet geçtikten sonra Hz. Musa'da yine aynı ağrı olmuş ve hemen gidip aynı otu yemiş ama ağrı kat kat artmış. Sonra Rabbine sormuş, “Neden böyle oldu” diye. Allah da “O zaman bizden istemiştin, şimdi ota gittin” demiş. Biz doktorlar sadece aracıyız, şifa sadece yüce Allah'tan.
1961, İstanbul doğumlu olan Opr. Dr. Salih Selman'ın hayatı tam filmlere konu olacak nitelikte. Çocukluğu Fenerbahçe'de geçen Selman'ın, babası Topçu Kurmay Albay. Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi mezunu olan Selman, burada Türkiye Komünist Partisi eski Genel Başkanı Güler Aydemir'le sınıf arkadaşlığı yapmış. Daha sonra Çapa Tıp Fakültesi'ni kazanan Selman, burada genel cerrah olarak görevine devam ediyor. 7 sene Haseki'de görev yapan Selman, sakalı ve şalvarı yüzünden hayatında birçok engelle karşılaşmış. Şimdi Fatih'teki özel muayenehanesinde hastalarıyla ilgileniyor. Çok iyi derecede İngilizce, Fransızca ve Arapça bilen Selman, 40 yaşından sonra İlahiyat fakültesini bitirip, hafızlığını da tamamlamış. Bir yandan doktorluk görevine devam eden Selman, değişik illerde öğrencilere ve halka, tefsir sohbetleri de veriyor.
...
|
|